EN   /   TR




Balkan Pvc Plastik San.Tic.Ltd.Şti. Kurumsal Yapısı

 Balkan Pvc Plastik Ltd.Şti. 1998 yılında Çerkezköy/Tekirdağ da ticari  hayatına başlamıştır.  

Bu güne kadar;

İmalat Sektörlerindeki bilgi birikimimizi, iş tecrübelerimizi  doğa sporlarına ve doğaya olan büyük sevgimiz ile birleştirdik. 20 yılı aşan imalat deneyimimizi ve bilgi birikimimizi GeoCamper OffRoad  Karavan projesine  aktardık.

2016 yılında  Doğa sporcular ve doğa severler için  dört mevsim doğada konaklama ihtiyaçlarını karşılayacak, klasik karavanların ulaşamadığı yerlere rahatlıkla  ulaşabilecek öncelikli başkış açısı sporcuların ihtiyaçları olan  bir karavan tasarımı yapmaya karar verdik.

GeoCamper; dört  yıl süren arge-tasarım-markalaşma-pantent süreçlerini  Kosgeb Arge İnovasyon Proje Desteği, Tübitak Patent Proje desteği de alarak 2019 yılında tamamlamış ve  karavan piyasısına girmeden önce  benzersiz üretim tekniğini- benzersiz tasarımını ve Alüminyum gövde yapısını  PCT Dünya Patenti ile koruma altına almıştır.

GeoCamper  Türkiyenin Dünya Patentli  ve Tasarımı Tescilli ilk ve tek Alüminyum karavanı olmayı başarmıştır. Dünya Patent Ofisi GeoCamper Karavanı  " AAA" derercelendirmesiyle tamamen özgün olarak tescil etmiş ve tüm dünyada koruma altına almıştır. 

Benersiz gövde yapısı ve tescilli tasarımı tamamen Özgün olup hiç bir ülkeden hiçbir modelden hiçbir firmadan alıntı, kopyalama yada benzerlik içermemektedir. 

GeoCamper projesi hem yurtiçi hemde yurtdışı kullanıcılara yönelik bir altyapı ile kurgulanmıştır.  Projemizin temel hedeflerinden birisi de ilerleyen süreçte ülkemize ihracat pazarında da  hizmet etmek  yerli ve milli üretime  katkı sağlamaktır. 

 

 

 


                                        Vizyon Belgemiz


 

Karavan tasarım/üretim sürecimizin en başında 2016 yılında bu karavanı tasarlamaya başlamadan önce  sorduğumuz en önemli soru şuydu.

NEDEN?

NEDEN sorusuna verdiğimiz cevap bu projenin ete kemiğe bürünmesinde bize her zaman yol gösterdi rehberlik etti.

İnsanların en temel sorunu: KONFOR ALANLARIMIZI TERK EDEMEMEK …

“İnsan dahil tüm canlıların gelişimi, farklı yaşam alanlarını deneyimlemesi esasına dayanır.

Aksi halde bizi biz yapan özelliklerimizi kaybetmeye başlarız.

İnandırıcı bulmadınız mı?

Yüksek dağların doruklarında veya ıssız adalarda uçamayan kuşlar ve böceklerin sayısı zamanla baskın olmaya başlar.

Neden mi?

Sınırlarla çevrili bir alanı güvenli sanmaya başladığın an O alanın esiri olmaya başlarsın.

Ama HAYAT KONFOR ALANIN BİTTİĞİ YERDE BAŞLAR. “

Tüm canlıların yaratılma nedeni bu dünyada var olan yaşamı deneyimlemektir.

Dağlar, denizler, göller, ovalar…

Hepsi keşfedilmeyi bekleyen yaşam parkurlarıdır.

Birinden diğerine geçerken öğrendiklerimiz, alıştığımız düzenden farklı bir ortama geçtiğimizde hissetiklerimiz, uyum sağlayabilme yeteneğimizin  gelişmesi içindir.

Canlıları sağlıklı kılan şey enerji devinimidir ve beden denilen anatomi dinamik şekilde hareket ettiği sürece enerjisini dönüştürür.

Çünkü doğa “tekrarlama” değil “dönüşüm” üzerine yaşayan bir sistemdir.

Peki bizler nasıl yaşıyoruz?

Özellikle de sanayi devrimi sonrası.

Çoğunlukla kendini tekrarlayan, belli alanlarda sınırlandırılmış yaşamlar ve ihtiyacımız olduğunu düşündüğümüz değerleri biriktirmek ve harcamak üzerine kurulu sistemler, yani durağan.

Bir ofis masasına, bir bilgisayar ekranına, bir fabrikada üretim bandına bağlanmış yıllar boyunca kendini tekrarlayan yaşamlar.

Son yıllarda artan hastalıkların bir nedeni de bu durağan enerji ne yazık ki.

Bedenimiz günde 1 saat spor yaparak sağlıklı olamıyor.

Yalnızca onda olanı hatırlıyor ama enerjisini dönüştüremiyor.

Bugün monoton hayatımızın vazgeçilmezleri sandığımız TV ekranları, Bilgisayarlar, İnternet, lüx mobilyalar, şık aksesuarlar ya da bu hayat tarzının küçük bir kopyasını sunmaya çalışan büyük kabinli karavanların yürüyen saraylar da “konfor” adı altında sunduğu detayların pek çoğu gerçekte doğada ihtiyacımız olmayan yüklerdir sadece.

Yüklerimizi vazgeçilmezlerimiz sandığımız sürece hareket alanımızı kısıtlarız. Konfor alanlarımızı terk edemeyiz.

Tıpkı son 50 yıldır yaptığımız gibi.

Arzu ettiğine kolayca ulaşmak gelişmek değildir.

Arzu ettiğine ulaşma sürecinde öğrendiklerinle gelişebilirsin ancak.

Hayat her birimize sadece bir kez sunulan değerli bir ayrıcalık ve tekrarı yok.

Her şeyi sipariş edip elimize hazır gelmesine alıştırıldığımız yeni Dünya düzenimizde

Aşkı ya da sağlığı sipariş edebilir misiniz?

Aşkın konfor alanı var mıdır?

Bugün giderek uzayan vazgeçemediklerimizin listesi ve konfor alanımız neden bizi daha sağlıksız insanlara dönüştürüyor?

Neden istediklerimize öyle ya da böyle bir şekilde kolayca ulaştığımız halde gerçek mutluluğa bu kadar kolay ulaşamıyoruz?

Yaşam ortamlarımız kalabalıklaştıkça neden yalnızlaşıyoruz?

Hayatımızı kolaylaştırması için satın aldığımız pek çok şey aslında neden hayatımızı daha da zorlaştırıyor?

Zamanınız size kalsın diye size pazarlanan ürünlerin sayısı arttıkça neden kendinize ayıracak zaman bulamaz oluyorsunuz?

Bunlar kendimize sormamız gereken sorular…

Kökleri binlerce yıl öncesinden gelen Göçebelik kültürüne dayanan medeniyetimiz ve onun üzerine inşa ettiğimiz yeni uygarlığımız bizi nasıl değiştirdi?

Göçebeliğin özü ne sizlerce?

Göçebelik bir yaşam tercihi midir? ;Ya da aslında yaşamın tam da kendisi midir?

Bunu bilen Göçebe Atlarımızın oluşturduğu bilgi hazinesi sayesinde türümüz hala devam ediyor.

 “Göçebelik sadece gerçek ihtiyacın kadar olanla hareket halinde dinamik bir yaşam demektir.”

Bizlerse bu göçebe kültürünün bugüne ulaşan temsilcileriyiz aslında.

Ve Atalarımızın doğaya duydukları saygıyı sevgiyi ve uyumu yeniden hatırlamak ve anlamak durumundayız.

İnsanlığın gelişen uygarlıkla olan sınavında en büyük acıları ise maalesef doğa çekiyor.

Yok olmakta olan AMAZON yağmur ormanları, küresel ısınma, erimekte olan buzullarımız değişen ve bozulan mevsim yapısı, sürekli kuraklık, çölleşen topraklar, bir anda gelen aşırı yağışlar, gelecekte yavrularımıza bırakacağımız en büyük sınav olacak maalesef.

Bu çevre bilincini tüm insanlık içselleştirmediği ve bu gerçek öngörüsünde yaşamını terbiye etmediği sürece bu kısır döngüden çıkış yok maalesef.

Bu yüzden GeoCamper insalığımızın ulaşması gereken bu çevre bilincinin bir hatırlatıcısı olarak logosunda türü yok olmakta olan Amazon Ağaç Kurbağasını seçmiştir.

Bu yüzden GeoCamper bu çevre bilincinin bir göstergesi olarak tamamı geri dönüşümlü doğal malzemelerden oluşan, gösterişten çok ergonomiyi, şatafattan çok sadeliği ve işlevselliği odak noktasına koyan kendi enerjisini güneşten karşılayan doğayla mükemmel uyumlu karavanlar üretiyor.

Bu yüzden GeoCamper sadece bir karavan olmayı değil size kendinizi doğada en özgür hissedeceğiniz anlarda doğanın sesini duyacağınız anlarda güvenilir bir yol arkadaşı olmayı hedefliyor.

Bu yüzden GeoCamper olmak demek bizce,  geleneksel karavan üretim yöntemlerine alternatif daha temiz daha yeni teknolojilerle daha bilimsel bir bakışla, İNOVASYONLA, doğaya saygıyla ve de dünya patentli gövde konstrüksiyonuyla bir yeni soluk getirmek demektir.

NEDEN sorusuna verdiğimiz cevap işte budur.

Bu bizim Vizyon Belgemizdir.